hüzünlü bir veda mektubu

By , in Aşk Mektupları on . Tagged width: ,

Bir veda mektubu
“Şiir yazmak benim için her geçen gün zorlaşıyor” diyordu 1956’da Nâzım Hikmet
“Moskovalı Dostlara” başlıklı makalesinde:
“İlham mı gelmiyor yoksa yaşlılık belirtisi mi? Kim bilir belki de söyleyecek şeyim
kalmadı. Halkımla bağımı yitirmiş olmamdan kaynaklanabilir mi? Bence neden bu değil.
Peki öyleyse?”
Ona göre bu “ifade arayışı”ydı.
Oysa beklenen ilham çok yakında gelecek ve yine gürül gürül yazmaya başlayacaktı.
O halde niye yazamıyordu 1956’da?..
Cevabı kendisi de biliyordu aslında:
Âşık değildi.
***
Doktoru Galina Kolesnikova ile birlikte yaşıyordu Nâzım…
Galina’nın (ya da kısaca “Galya”nın) anıları “Nâzım’la 7 Yıl” geçen hafta
Halkevleri Yayınları tarafından yayımlandı.
Usta şairin mahrem bir sandığının daha kapağı aralandı.
Nâzım eşi Münevver’le oğlu Memet’i Türkiye’de bırakıp Moskova’ya kaçmıştı. Galina
onun sadece doktoru değil hemşiresi sekreteri tercümanı mihmandarı aşçısı
şoförü muhasebecisiydi. Kendisini 4 kez Azrail’in elinden almıştı.
Peki sevdiği kadın mıydı?
Sanmıyorum.
Bunu iki şeyden anlıyoruz:
Ona hiç şiir yazmamasından…
Ve bu kitapta ilk kez yayımlanan mektuplardaki hitaplarından:
“Galuşka” “Hazin hazin öten kanaryam” “Güllü Hanım a benim canım sultanım
güzelim şekerim”…vs…
Sevdiğiniz sizden “O çok iyi bir insandır” “Bende yeri başkadır” diye söz etmeye
başladıysa dikkatli olun.
Nâzım çok değil birkaç yıl sonra âşık olduğunda sevdiği kadına şöyle hitap edecektir:
“Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi/
geceleyin ateşler içinde uyanarak/
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi…”
***
Nâzım 55 yaşındayken 23’lük bir kıza sevdalanmıştı.
“Buna kalbin dayanmaz. 3 yılda ölürsün” demişti doktorlar.
Şair dostu Voznesenski’ye “Aşksız 10 yıl mı yaşayayım aşkla 3 yıl mı?” diye sormuştu.
Cevabı kendisi vermişti bile:
“Aşkla 3 yıl yaşa”yacaktı.
Galina’ya şu mektubu bıraktı:
“Galya merhaba. Bugün gidiyorum. Sağlığım fena sayılmaz. Çalışıyorum. Şiir yazdım.
Münevver’e para gönderdiğin için teşekkür ederim. Ben senin sadık bir dostunum. Sen
de benim kızımsın. Öpüyorum. Annene selam söyle. Güzel süveter için teşekkür ederim.
Nâzım Hikmet.”
***
Galina’nın anılarında ilk kez yayımlanan bu kısa mektuptaki hissiz cümleler her
kadın için yaralayıcı olsa gerek:
“Bugün gidiyorum”daki soğukluk…
“Şiir yazdım”daki keskin ima…
“Münevver’e para gönderme” teşekkürü…
“Kızımsın” itirafı…
Ve asıl beni vuran o “güzel süveter…”
Nâzım birlikte yaşadıkları evden pijama-terlik kaçtıktan sonra Galina o süveteri
Şair’in özel şoförü ve arabasıyla birlikte yollamıştı ardı sıra; üşütüp hasta
olmasın diye… İlaç para portakal limon ve tıbbı talimatlarla birlikte…
Belki de bu şefkat yüzden Nâzım’ın Galina’ya “Beni affet” dediği son mektubu şu
hitapla başlıyordu:
“Canım kızım anam yoldaşım bacım Memet’im Münevver’im Galyam!”
“Her şeyim” anlamı taşır gibi görünse de bu hitap aslında Nâzım’ın “terk ettiği her
şey”in listesidir. Listeye son eklenen “Galya” olmuştur.
Nâzım şefkate sırt çevirip aşkın peşine koşmuştur.
Sonrası malum: Sevdayla birlikte şiire sonra Galina’nın yasakladığı sigaraya
içkiye uzun seyahatlere başladı Nâzım; Küba’ya Tanganika’ya uçtu.
Ve doktorların tahmin ettiği gibi 3 yıl sonra öldü.
***
Galina’nın anılarının sonunda birbiri peşi sıra terk edilmiş iki kadının buluşma
sahnesi var.
Nâzım’ı gömdükten sonra Galina Münevver’le buluşuyor. Ona eski eşinin
vasiyetnamesini teslim ediyor.
Gerisini Galina’dan okuyalım:
“Onun bütün bu yıllar zarfında çektiği sıkıntıları bildiğimi söyledim. ‘Nâzım bana
sizin ve Memet’in mektuplarını okurdu’ dedim. Kır evine sizin ve oğlunuzun
fotoğraflarını birlikte asmıştık. Çalışma masasında sizin fotoğraflarınız ve renkli
İstanbul kartpostalları dururdu. Nâzım’ın ricasıyla size bizzat ben para
gönderiyordum. Nâzım’la birlikte size elbise Memet’e de bisiklet ve oyuncaklar
almıştık.'”
***
Birlikte yaşadığı kadına karısının adıyla seslenen bir erkek… O erkeğin karısına
hediye alan para yollayan bir kadın…
“Nâzım’la 7 Yıl” sadece bir şairin iç dünyasına değil kadın-erkek ilişkisinin
karanlık mağaralarına da ışık tutan bir fener:
Hem şaşırtıcı hem öğretici…