Askin soguklugu – Son pismanlik
Okulların tatile girmesine on gün kalmıştı. Her yerde, dönem sonu sınavlarının bunaltan havası vardı. Çok yakında gelecek olan yaz sıcakları, iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı kendini.
Delikanlı, iki yıldır geçemediği dersi okutan hocanın odasından ümitsiz bir yüz ifadesiyle çıktı. Uzun bir maratonda ayağına takılan çalı gibi gördüğü dersi, anlaşılan yine geçemeyecekti. Kapıyı farkında olmadan şiddetle kapatması dışarda, içeri girmek için bekleyen kızın irkilmesine sebep olmuş, biraz da korkutmuştu. Delikanlı, dalgınlıktan kızı farketmemişti. Kız elindeki kitapların da etkisiyle boynunu sağa doğru bükerek, parlayan gözleri ve ürkek sesiyle “İçerisi müsait mi?” diye sordu. Delikanlı hiç konuşmadan evet dercesine başını öne doğru sallayıp, bütün zarifliğini topladığı küçücük eliyle kapıyı tıklayıp içeri giren kıza, hayran olmuş gözlerle bir müddet baktı. Uzun sarı saçlara, parlayan gözlere, baş döndüren bir güzelliğe sahipti. Delikanlı kalacağı dersten geçmenin, bir de kızla tanışmanın yollarını düşünerek yürüdüğü koridorun sonundan dönüp gözden kayboldu.
Küçük bir araştırma sonucunda kızın ismini ve sınıfını öğrenen delikanlı, tesadüf süsü verdiği karşılaşmalarla kızın dikkatini çekmeyi başarmıştı. Günler ilerledikçe doyumsuzlaşan kızı görme arzusu delikanlıyı, kızın peşinde, fiziki yönden uyuşmayan gölgesi haline getirmişti. Kız sürekli peşinde gezen delikanlıyı önceleri dikkate almamış fakat bir müddet sonra rahatsızlık duymaya başlamıştı. Bu rahatsızlık kısa sürede yerini korkuya bırakmış, çirkin sayılabilecek bir yüzün takibinde olmak ürperti verir olmuştu.
Okulun son günü gelip çatmıştı. Kumbaraya atılan bozuk para misali biriktirdiği cesaretini yanına alan delikanlı, okulun kapısında beklemeye koyulmuştu. Kararlıydı. Bu onun son şansı olabilirdi. Ondan etkilendiğini gece gündüz onu düşüdüğünü söylemeliydi. Kız çıkınca, heyecanına, terlemesine, sıkılmasına hatta nefesinin kesilmesine aldırmadan, içinden geçenleri bir çırpıda söyleyiverdi. Kız, karşısında heyecanla bir cevap bekleyen delikanlının söylediklerini umursamadan: “Seni peşimde görmek istemiyorum. Bir daha ki sefere bu kadar hoşgörülü olmam. Duyguların umurumda bile değil. Bir daha beni rahatsız etme!” dedikten sonra oradan hızlı adımlarla uzaklaşıp gitti. Delikanlı koşar adımlarla giden kızın arkasından boş gözlerle bakarken, hafif bir rüzgarda bütün yaprakları dökülmüş gelincik çiçeği gibi yanlız ve anlamsız olduğunu hissediyordu…
Günlerce kendisini eve kapattı. Ölmeyecek kadar yiyor, çok az uyuyor, sadece onu düşünüyordu. Okullar da tatil olmuştu. O günden sonra kızı hiç görmemişti. Bir akşam ansızın, memleketine dönmeye karar verdi. Unutmaya çalışacaktı. Kararlıydı. Belki de en hayırlısı bu olacak diyordu. Sabahın ilk ışıklarıyla şehri ve sevdiği kızı terketti.
Günler hızla geçiyordu. Delikanlı memleketine geleli tam onbeş gün olmuştu. Yangın bir türlü sönmüyordu. İçinde sebepsiz bir ümit vardı. Sanki bir gün, kendisini kabul edecekti. Pes etmemeliydi. Ona sevgisinde samimi olduğunu ıspatlamak için tekrar kızın yanına dönmeye karar verdi. Onu görme isteğinin de etkisiyle hazırlıkları hızla tamamlayıp, fethe giden asker edasıyla yola düştü. Sevdiği kızın gönlünü fethe çıkmıştı.
Heyecan ve sabırsızlıkla geçen yolculuktan sonra, şehre varır varmaz yorgunluğuna aldırmadan soluğu kızın evinin önünde aldı. Şehirdeki hareketlilik, tatilin ve sıcakların etkisiyle yerini boş sokaklara bırakmıştı. Kızın evinin karşısındaki parka oturup akşama kadar bekledi. Fakat evde hiç hareketlilik yoktu. Tam ümidini kesmiş evine dönmek üzereyken, parka bakan odanın ışığının yandığını gördü. Işığın yanmasıyla, içinde yanan ateş de alevlenmişti. Heyecanından yerinde duramıyordu. Kız, perdeleri aralamış dışarıya bakıyordu. Gözlerinde hafif bir ışıltıyla gülümseyen delikanlı, kızın kendisini farketmesi için oturduğu yerde kıpırdanmaya başladı. Kız etrafa bakınırken delikanlıyı farketmiş, ansızın yüzünde beliren şaşkınlıkla uzun uzun süzmüştü. Daha sonra pencereyi kapatıp perdeleri çekti.
Delikanlı, okullar açılana kadar neredeyse bütün gününü parkta sevdiği kızı görme umuduyla geçirdi. Sabahlara kadar oturduğu günlerin, üzerine doğan güneşin sayısını bile unutmuştu. Kız dışarı çıktığı zaman, peşinde gölge olmuş, bulduğu her fırsatta kıza aşkını ilan etmiş, samimiyetine inanmasını istemiş, ancak, kız hiç oralı olmamıştı. Yaz boyunca oturduğu parkta sarhoşlara yarenlik etmiş, onu kaldırmaya gelen polislere, bekçilere zararsız olduğunu anlatmaya çalışmıştı. Her reddedilişinde aşkından vaz geçmek istemiş ancak bunu yapamamıştı.
Sonunda, okullar açılmıştı. Delikanlı, sevdiği kızı daha çok görebilecekti. Okula, sırf kızı görebilmek için gidiyor, hiç ders çalışmıyordu. Okulu, adeta buluşma yeri gibi kullanıyordu. Telefonda görüştüğü ailesine, çok çalıştığını, bu yıl okulu bitireceğini söylüyordu. Annesinin, bu azim karşısında döktüğü sevinç göz yaşları onu kahrediyordu…
Artık, kız onu görünce yolunu değiştirmeye başlamıştı. Bazen mecburen onu dinlemek zorunda kalıyor ama hiç konuşmuyordu. Delikanlı, kendisinden kaçan kıza mektuplar yazıyor, bulduğu her fırsatta mektupları kıza veriyordu. Fakat kız bu mektupların hiçbirisini kabul etmiyor, bazısını da delikanlının gözü önünde yırtıp atıyordu. Günler hızla geçiyor hiçkimse delikanlının çaresizliğini anlamıyordu…
Sonbahar bütün hüznü ve acısıyla geçmiş, ve nihayet sıcak günlerin ardından kış bastırmıştı. Delikanlı, bayağı zayıflamış, çektiği acı ve yaşadığı karşılıksız aşk onu halsiz düşürmüştü. Artık eskisi gibi parkta oturamıyor, ders çıkışlarında saatlerce bekleyemiyordu. Sanki yaşlanmış gibi hissediyordu kendini. Havanın iyi olduğu zamanlarda yine parka gidiyor, yine halsiz bedeninin üzerine güneşler doğuyordu.
Son zamanlarda çok hastaydı. Sürekli öksürüyordu. Uzun süredir hem hastalığı hem de şiddetli kış, sevdiğini görmesine izin vermemişti. Çok özlemişti. İçinde müthiş bir istek vardı. Tek düşündüğü onu görmekti. Üzerindeki battaniyeyi bir kenara atıp, güçlükle ayağa kalktı. Havanın soğukluğuna ve yağan kara aldırmadan parka gitmeye karar verdi. Üzerini kar kaplamış bankı, eliyle temizledikten sonra oturup kızın pencereye çıkmasını beklemeye koyuldu. Çok titriyordu. Ellerini ağzına götürüp üfleyerek ısınmaya çalışıyordu. Çok geçmeden perdeleri aralayan kız karşısında soğuk havaya ve yağan kara aldırmadan, bankta oturan delikanlıyı görünce: “ Bela oldu bu çocuk başıma” diye mırıldandı. Gece geç saatlere kadar birisi pencerenin önünde, neler olacağını merak ederek, diğeri ise buz gibi bankın üzerinde yüreğindeki ümitle oturdu. Kız, gitmesi için ışıkları söndürüyor, perdeleri hiç açmıyordu. Fakat arada bir perdenin ucunu kaldırıp baktığında hâlâ oturduğunu görüyordu. Ona, hem kızıyor hem acıyordu. Delikanlının kalkıp gitmeyeceğini anlayan kız: “Ne halin varsa gör” diyerek uyumak için yatağına girdi. Delikanlı ise tir tir titriyor, boğazı yırtılacak gibi öksürüyor, ama nedense kalkıp gitmek içinden gelmiyordu. Sanki şimdiye kadar kendisini kabul etmeyen kız, bu gece kabul edecekmiş gibi geliyordu.
Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Kız dışarda kendisi için bekleyen delikanlıya aldırış etmeden uyumaya başlamıştı. Derken, yüzünde boncuk boncuk terlerle sıçrayıp yatağından doğruldu. Rüyasında delikanlıyı görmüştü. Yine aynı parkta oturuyor, kızın yüzüne dahi bakmıyordu. Belli ki küsmüştü. Sonra kıza dönüp: “Hâlâ inanmıyorsun değil mi? diye sordu. O halde sevgimi, işte bu gece, işte bu sabah, işte bu rüzgaz, işte bu yağan kar, işte bu üzerime doğan güneş anlatsın” deyip ortadan kayboldu. Delikanlı, işaret parmağını havaya kaldırıp, işte bu gece dediğinde gece oluyor, işte bu sabah dediğinde güneş doğuyor, rüzgar dediğinde şiddetli rüzgarlar esiyor, kar dediğinde kar yağıyordu. Kız, bunları bizzat yaşıyor, bütün bu tabiat olaylarından yoğun bir şekilde etkileniyordu. Rüzgar estiğinde, kar yağdığında sanki donuyor, güneş çıktığında sanki yanıyordu.
Kız, pencerenin önüne gidip perdeyi araladı. Dışarıda çok şiddetli kar yağıyordu. Pek uzağı göremedi, ama parkta birisinin oturduğu belli oluyordu. Sabah olmasına az kalmıştı. Kız, tekrar yatağına uzandı. Gözlerini tavana dikip, gördüğü rüyanın etkisiyle içinden: “Sabah olduğunda yanına gidip özür dileyeceğim. Beni affetmesini isteyeceğim” diye geçirdi. Rüya gözünün önünden gitmiyordu. Sabahı sabırsızlıkla bekleyip, güneşin ilk ışıklarıyla kendisini dışarı attı. Konuşacaklarının provasını yaparak parka doğru ilerledi. Parka yaklaştığında delikanlının oturduğu bankın etrafında dört beş kişinin olduğunu gördü. Bunların birisi polisdi. Kız, bu manzara ile birkaç kez daha karşılaşmıştı. Mahallenin namus bekçileri, delikanlıyı defalarca polise şikayet etmişti. Herhalde yine öyle bir durum yaşanıyordu. Banka iyice yaklaşmıştı ki birden, parkın girişinde bir adamın: “Ambulans geldiiiii” diye bağırdığını duydu. Hemen banka koştu. Bankın yanına geldiğinde üzerini kar kaplamış, içinde hâlâ bir umut olduğu belli olan, delikanlının soğuktan donmuş, cansız ve cılız bedeniyle karşılaştı.
Mavi ışıklı ambulansın acı sirenleri bu kez de, delikanlının donmuş bedenini morga götürmek için çalıyordu…
Alintidir
Re: Askin soguklugu – Son pismanlik tarafindan Burcu
gercektende cok huzunluymus.. tuylerim diken diken oldu…
ellerine saglik Ugur..
kolay gele
9. Eylül 2007 @ 19:14
Re: Askin soguklugu – Son pismanlik tarafindan dolunay
inanamıyorum ne kadar vicdansız bi kızmış en sonunda öldürdü çocuğu. harika bir hikaye yemin ediyorum tüylerim diken diken oldu kim yazmışsa helal olsun….!
9. Eylül 2007 @ 21:54
Re: Askin soguklugu – Son pismanlik tarafindan meryemmmm
yha ınanmıyorum yhaa bızımkıler sana asıgımd ıyıp susarlar ıste gercek ask buu bea………harbı dolişim kız amma vıcdansızmıss yhaaa:@valla cok kotu oldummm heee super hıkayeee
9. Eylül 2007 @ 22:27
Re: Askin soguklugu – Son pismanlik tarafindan crek
kısısn soradan aklı basına gelmıs cok canı bı kısmıs her kıs da bole deıl yane )
9. Eylül 2007 @ 23:21
Re: Askin soguklugu – Son pismanlik tarafindan zuleyha
selam.hayatta halen boyle hikayeleri yasayanlar varmidir acaba.hikayenin gercekcilikboyutu ne acabaa biraz hayal urunu gibi geldi de
ama hakiki ask insana neler yaptirmazki
tesaduf girdim okudum bu hikayeyi. eline saglik yazanin.doeiiii
21. Eylül 2007 @ 10:20
merhaba tarafindan gökhan
arkadaşların beğenmesi beni sevindirdi. bir de yazan arkadaşın sonuna alıntıdır yazması da sevindirdi niye mi? tesadüfen denk geldim nette. yazarı benim hikayenin… ismi : acıklı aşk hikayesi
yorum yazmamın sebebi ise züleyha isimli arkadaşın mesajına cevap vermek,
bu hikayenin aslında bir kısmı doğru bir arakadaşım yaşamıştı fakat sonunu hayal ürünü tabiki.
Gökhan
http://www.oykuhane.blogspot.com
24. Eylül 2007 @ 12:11
Re: Askin soguklugu – Son pismanlik tarafindan ZEYNEP
ÇOK HUZUNLU BİR AŞK HİKAYESİ DAHA
“Ben arada gelir sardunyalarını sularım zuzum, senden ayrılığımın 4 gununde getirmiştim sana ayakucuna diktim kırmızı sardunyayı, kayalık kötü bir topraktı tutmayacak sandım ama tutmuş ve kıpkırmızı açmış, her gelişimde kırmızı karanfilleride ihmal etmiyorum
Şirketteyim bir kurye geldi açtım bi cd senden gelmiş, gene seni terk ettiğim gunlerden biriydi, el yazınla yazmışsın zuzum 1. parça dinle ben dinleyip ağlıyorum demişsin kısa bi notla
Kayahanın nasıl ayrılacağız biz senle parçası, dinledim canım acıdı yine, hep senle ayrılıklarımızda acıdığı gibi, ama biliyodum bitmezdi gitmezdi bu sevda, gene barışırdık hepte oyle oldu hep barıştık . en kırmızısından karanfil olsun diyordu kayahan seni ben uğurladım gözlerden uzak bir yerde elimde kırmızı karanfillerle
Mezarın kenarına oturuyorum. Toprak çok sert kayalı gibi kalın parçaları ayırıyorum, duzeltiyorum bir yerine batmasın diye. Havalar artık serinledi zuzum yağmurlarda başladı üşürmüsün bilmem, gerçi artık sen nerden bileceksinki. Seni uyandırmaktan korkarak usul usul temizliyorum taşları, sanki uyanacakmışsın gibi…
Hatırlıyor musun? Hani bir gün işten çok yorgun gelmiştim sen biraz dinlen ben yemeği hazırlıyayım demiştin, ben dinlenim derken uyuya kalmıştım gözlerimi açtığımda sen saçlarımı okşuyordun uyan benim guzel kadınım yemek hazır dedin. Ne harika bir masa mumlarda yanmış iki guzel insan dunya yakışışıklısı, dunya iyisi yureğide kendide guzel bir adam karşımda öpe koklaya sofraya oturtun beni, o gün çicek getirmemiştin şaşırmıştımda bişey diyememiştim, pilav yapmışsın tasla ters çevirip kenarına etleri koyup süslemişsin, pilava 1 catal attım içinden gonca gül çıktı varmıydı böyle bir zariflik, yemek bitti ben toplayayım şunları dedim sen salona geçtin herzamaki zarifliğinle mumları ve muziği ayarladın, yine çok hoş gecelerden biri kokuyodu hava, tutsuden gelmiyodu o koku senin kokundu o gulen gözlüm, uzun uzun dans ettik seninle eylülde tangoya başlayacağız , öğreneceksin dedin usulca öperken beni
Tüm taşları temizledim, mezar taşın dikilecek bir muddet sonra söyleyemiyorum hiçkimseyi bu şiiri yazın diye, halbuki sen yazmıştın zuzum onu bana.
sevmenin huzur kaplamışken yüreğimi
yaşarken seven sendeki beni
sarar kaplar tümüyle benliğimi
alır götürür içimi herşeyimi
varlığınla yaşarım yokken de sen yanımda
aşkını taşırım her nefes aldığımda
günümde gecemde her anımda
sevgim yazacak okuyabilene mezar taşımda
angutun
Sen ne titiz adamdın zuzu. Nasıl elinde bezle teknemizi durmadan silerdin, herşeyi beyaz olsun istemiştin, durmadan temizlik yapardın o guzel gözlerinlede bakıp arada bir buse verirdin, seni gözlerinden ve dudaklarında anlıyorum onları okuyorum ben derdin, okurdunda zuzu mutluluğumu, huznumu,acılarımı okurdun. ne çok sevdik tekneciliği neguzel başladı herşey
Hasta olan bendim, seni hiç beklemiyoduk zuzu, sen benim hücrelerimi yeniledin ama ben senin kalbini yenileyemedim galiba, ama hata yaptın bunu sende allahta biliyor, ama ben affettim zuzum hiç şüphen olmasın, hakkım varsa helal olsun bitanem.
Sabahları makyaj yaparken durur karşımda beni seyrederdin
“Bakma öyle bana!”
“Niye? Makyaj yaparken seni seyretmek hoşuma gidiyor”
“ama ben yapamıyorum bak gördunmu yalnış çizdim gözumu?”
“ben estetik severim ”
“Orası kesin zuzu bey hayatına bakılırsa doğrudur”
“aaaa zuzum nedemek istedin anlamadım”
“anladın sen onu benim ustumede bişey yapıyosan oha yani sana”
Hemen sarılıp olurmu oyle şey gulum sen benim hayatım oldun doktum eteğimdeki taşları dedin
“Sen benim sahip olmaktan gurur duyduğum, erkek olmanın onurunu yaşadığım tek kadınımsın”
“Sende benim zuzu bey hayatım oldun beni bukadar çok seven biriyle karşılaşacağımı hiç ummuyodum şu son sonbaharımda”
Ne guzel bi mayıs ayıydı seninle ilk karşılaştığımızda Haydarpaşada. Arabaya bindik ilk hareket vaselis thedorekis cd sini uzatıyosun, gözlerinle ilk buluştuğunda gözlerim ya hemen in arabadan kızım yada inme yaşa dibine kadar bu gözlerdeki aşkı, inmedim inemedim böyle bir aşk yaşayabileceğimide tahmin edemedim, ne çok şey yaptık onbeş ay içinde konserlere gittik, film seyrettik, tenis oynadık,bisiklete bindik, koşu yaptık, yarıştık senle, tekne aldık, nefes nefese yaşadık sanki çabucak biteceğini hissetmişiz gibi. Etrafımızdakilerde inanmıyordu onlar içinde şaka adam olmuştun ewet sevgili Feyzanın koyduğu isim şaka adam.Gerçektende şaka gibiydin her konuda konuşabilen çok guzel zevkleri olan yakışıklı ,şık,sportif ,janti ,saygılı, inanılmaz müzik zevkine sahip , çokk guzel yureği, sıcacık bakışları olan bir şaka adam. Sen sık sık ölsemde artık gam yemem derdin, seni tanıdımya senin gibi bir kadın tarafından sevildim ya , ölsemde gam yemem. Niye söyledin be zuzumm. çokkk ama çokk sevdik birbirimiz gulen gözlüm.Ben çok fazla sana itiraf edememiş olsamda tahminin ötesinde sevdim seni zuzu.
Sende oyle demiştin görunce anladım herşey sen olacaksın bundan sonra
Chicaga bullsa oturduk garsona soğutulmuş beyaz şarap ve kuruyemiş, peynir söyledin.
Yanyana mı oturacağız? Şöyle karşıma otursanız
Niye?
Ne bilim, birbirimizi göruruz
yok yakından daha iyi göruyorum seni
Şaşırdım ne tuhaf bi adam dakka bir gol bir
Kuruyemiş yerken fıstığı ikiye ayırıp sana verdim
Gözlerin parladı
Budur işte dedin, spontane olarak yaptığım bir şeye
Sen hayatı paylaşılacak kadınsın, sen busun dedin
Ne kadar oturduk bilmiyorum ama ikimizde sarhoş olduk 2 kadeh şaraptanmı, yoksa gözlerimizdeki sevdadanmı bilmiyorum
Arbaya bindik latin bir parça ve dakka iki bir gol daha)) uzanıp uzun uzun optun beni şaşırdım hiç böyle birşey yaşamamıştım
Sana fena aşık olcağım
Guldum sadece yuzüne bakarak
Ben sana aşık oldum dedin daha tanışalı iki saat olmuştu di mi?
“Sizi arabayla haydarpaşadan saat 5.30’da alayım”
“Tamam”
‘’bej pantalon mavi gömlek, lacivert ceket”
“Yakanızda kırmızı karanfil olacak mı?”
“Duruma göre”
“Ama bakın beni tanımazsanız çeker giderim, görüşmek üzere”
“Görüşmek üzere”
Sonra bu lafa ne takılıp guldun , korkmuştum biliyomusun demiştin bana, ya kaçırırsam bu guzel kadını gözumden, ama seni görunce bir ışıkla geliyodun zaten işte bu dedim benim hayatımın zarifesi ondan sonrada hep zarife dedin
İşte buradasın, hemen dizimin dibinde, yanı başımda.
Birden, geldi aklıma gumuş rengi pırıl pırıl parlayan ak zamanın ak düşü saçların. Sen benim masal prensesimsin derdin, aslında sen benim masal prensim oldun. Elimi uzatıp mezarın üstündeki toprağı avuçlayıp, sıkıyorum.
Ağlamayacağım. Buraya gelirken kendi kendime söz vermiştim, ağlamayacağım.
Elim sımsıkı hala. Parmaklarımı gevşetiyorum. Parmakların yavaşça kayıyor ellerimden. Saçlarımın arasına daldırıyorsun.
“çok guzel saçların var sarının her tonu bukadar guzel olabilirmi mis gibi kokuyor”
“teşekkür edrim özen gösteririm herzaman kendime”
zarifem benim deyip opüyorsun anlımdan.
“kaçırma bakışlarını benden”
“ama bak gene gözlerin yaşardı
“onlar sevgiden gulumm”
“Aşk ne peki?”
Uzanıp elimi tekrar kavrıyorsuın. Gözümü kapatıyorum. Yakaladığın elimi tutup öpüyosun.
“Sensin…”
Gözümü açıyorum. Masmavi bir gokyuzu, bembeyaz bulutlar sahildeyiz,
tekne alalımmı zuzum
alalımda zordur teknecilik
sen istersen olüme bile varım senle
o koca bacaklarınla hoplaya zıplaya çıktın kayalara
işte bu dedin bu tekne alıyoruz adıda zuzu olacak
şaşırdım, bukadar ani olmaz dur bi demeye kalmadı
kaparo verilmişti
denizdeyiz bembeyaz koltuklar, masmavi bir deniz
sen ben ve gözlerimiz
biz olduk artık zuzu
bende biz olduk evet artık engellemeyeceğim dedimm kendimi
gözlerimizde kaybolduk , gözlerimizn elasında kaybolduk kadınım derdin bana , çok özledim zuzum kadınım deyişini
sen sanki benim yarımdan bile fazlamsın,
sen yaşamımda buram buram yaşadığımsın.
sen hayatın gerçek anlamısın.
sen tanrının yarattığı en değerli varlıksın.
sen bana sunulan en değerli ARMAĞAN sın.
sen yaşattığın sürece sende yaşayacağımsın
sen bilki benle birlikte sonsuza kadar varolacaksın.
SEN BU ANGUTUN GERÇEK VE TEK AŞKSIN..
angutunum senin varmı başka angut
he walla doğru diyosun angutum oldun
nerden buluyosun bukadar şiir sözunu
sen yazdırana bak
sen benim hayatımsın
sen bensin
ben zaten sen oldumm
bak gene anında yani
offf zuzu beni kesme)))
guluyorum
mezarlıkta telefona gelen bir mesaj sesiyle irkiliyorum
nası birgun sesli mesaj bırakmıştın
gene seni terk etmiştim
offff zuzu offf nerlerdesin
hadi beni ara
ben sana neredesin diyebilirmiyimmm
sen benim yanımda yanı başımda yamacımdasın
sen bensin
insan kendine nerdesin diyebilirmi a be eşşek diyeceksin
zuzum kadınım seni seviyorum, ölüyorumm anlamıyormusun
anlamadım zuzu bey, anlamadım zuzucan ve sen öldünnnn
“Bu kadar sevme beni…”
“Başka çarem yok ki, aşıkk oldummm sensiz yapamam artık”
“Başka kadınlara peki?”
‘’Yok zuzum yokk doktum taşlarımı eteğimdem’’
Keyifle çıkardık evden , çıkarken sen bileğine benim parfumumu, bende seninkini sıkardım, butun gun koklardık biribirimizi, ben artık senin parfumunu kullanıyorum bitanem benimkileri attim, ben artık sen kokuyorum
14 Şubat Sevgililer gunu ve yine ayrıyız. Ben gene seni hayatımdan çıkarmışım ama ikimizinde canı yanıyor biliyorum hissediyorumm.
Sabah işe gitmek uzere apartmandan çıktım. Çıkarkende sana aldığım kemeri yanıma alıyorum son anda , belki görüşürüz diye ve karşımdasın
Napıyosun burda?
Seni bekliyorum zuzum saat 7.00 den beri
Saate bakıyorum saat 8.15 olmuş
Hay allah , çok guzel guller teşekkür ederim.
Vapura kadar götureyim.
Peki
Bu sana çok yakışacak guzel bir kutunun içinde bir dizi inci ve kupeleri
Hemen boynuma takıyorum, yanağından opüyorum dudaklarım ıslanıyor ağlama gulen gözlüm diyorum, hediyeni uzatıyorum hemen durup beline takıyosun, biz ayrılamayız zuzum bizi ancak ölüm ayırır diyorsun, öpüşüyoruz nice sevgililer gunune diyoruz, Nice sevgililer gunune zuzumm,
Tatil yapalım zuzu ben cumartesi bodruma gideceğim
İyi ozaman bende Perşembe gidim
“sen nezaman doneceksin ?”
“gelecek perşembe.”
“iyi bende gelecek pazar”
“tamam çok ozleyeceğim seni”
“bende zuzucum bende çokk özleyeceğim ama 1 hafta geçer kuzumm”
Son gece dostlarımızla teknede şarap peynir ve muzikle keyif yapıyoruz.beni ve cevremide nasıl kabullenip sahip çıkmıştın, seni tanıyan herkeste çok sevmişti zuzum seni. Uzun uzun öpüşüyoruz ayrılırken. Bu seni son görüşümmüş, son öpüşmemizmiş bilemedik ikimizde…
Gece 01.00 dolunay gözyuzunde tüm haşmetiyle parıldıyor, biz sahildeyiz, elimizde içkilerimiz sohbet ediyoruz guluyoruz, çok guzel bir gece birden yanımdakilerden kopuyorum başka dunyadayım, gozlerim dolunayda ışık huzmeleri burnumun dibine kadar gidiyor geliyor, sensin bu gelen aslında, bir ara kızların napıyosun dediğini duyuyorum uzaklardan, meditasyon diyorum dikiyorum gözlerimi bodrum mehtabına
Hadi zuzum ara beni, seni duymak istiyorum, zaten seni hissediyorum. Arayacaksın biliyorum, ara beni zuzum
Asla mumkun değildir gecenin o saatinde beni araman. Ama mehtap ışıklarıyla birlikte. Ara beni zuzum, ara beni diye sesleniyoruz sana
Kızlara bakıyorum arayacak bak göreceksiniz diyorum
2 dak geçmedi telefonum çalıyor
Hayretle bana bakıyorlar, aşk bu aşk mucizesi pes artık diyorlar, gulumsuyorum
Zuzummmmmmmmmm kadınımmmmmmmmm bitanemmmm. Yataktan fırladımmm seni aramam lazım dedimm, bana seslendiğini duydum
Evet Çunki ben istedim zuzum beni aramanı. Onbeş dakkadır beni ara diye mehtapla el ele verdik kulağına fısıldadık
Seni seviyorum gulyuzlum, çok özledim hadi artık geçsin , bitsin şu tatil
Bende seni seviyorum birtanem, bitecek bak 2 gun kaldı c.tesi biniyorum. Pazar ordayım
Kaçta iniyorsun, ben alim seni, çok ozledim zuzum hemen görim seni
Ya boşver ben gelim bir kuaför yapim toparlanayım sen gel kahveye sonra
Ne guzel olmuşsundur gene, yanık teninle, teninin kokusunu sen bile bilemezsin benim kadar , burnum sızlıyor bu kokudan, seni içime çekmek istiyorum
Hadi erotik konulara girmeyelim, guluyoruz , hadi iyi geceler, guzel ruyalar bitanem.
İyigeceler kadınımm, ha bidakka bir şey söyleyeceğim
Ne?
Seni seviyorum
Bende seni zuzucan,bende seni koca adamım, bende seni koçumm
Keşke gitmeseydik.
Oturduğum yerin kenarından taşmış toprak parçalarını elimle kenara doğru iteliyorum.
Gözlerim buğulanıyor. Son Cuma konuşmamız geliyor aklıma telefondaki sesin
çokkkk ozledim seni çokk, bu sefer başka özledim
bende başka özlemiştim hayatımın en guzel tatilini yaşadım
senle ne çok mesajlaştık,ne çok söyleyemediğim, içimde tuttuğum herşeyi yazdım
senin sevgine dair
senle herşeye varım kadınım
gururumsun sen benim demiştin
Ve gunlerden Cumartesi saat 10.00 senden ne mesaj ne telefon acaiplik var
Seni arıyorum
Karakuzu çıkıyor telefona
Babam öldü zuzu, babam öldü diyor
Zaman orda durdu zuzu. Ben hala ordayım. İnanmıyorum diye bağırdım, hala inanmıyorumm sen burdasın yanımda yanıbaşımda, yamacımda senin dediğin gibi…
Mezarlığın ortasında sesizce ağlıyorum. Tanrım hayat ne garip. Bi şiirinde yazmıştın bir çift bukadarmı yakışır, verdin allahım nolur alma demiştin
Verdin allahım neden aldın, bu isyan değil canım yanıyor zuzum dayanamıyorumm
Bir soğuk rüzgar esiyor, iyice kendime sarılıyorum. Hıçkırarak ağlamaya başlıyorum. Artık dayanamayacağım. Yanaklarımdan aşağı süzülen göz yaşlarıma engel olamıyorum ağlıyorum sen eşşeksin hemde kocaman eşşekkk beni bıraktın.
“Ayrılalım lütfen ben bu ağırlığı kaldıramam
‘’Ben sensiz ne yaparım?”
“Birlikte olamayız, anla bunu”
“Başka birine kadınım diyemem başka kadını sevemem”
“Saçmalama, seversin. Sen zaten aşk adamısın, zaten kadınlar hayran sana zorlanmayacaksın eminim”
“Başkasını sevemem, ne olur bırakma, atma sokaklara beni”
“bitmesi gerek, olmaz kaldıramam baştan beri farklı birşey söylemedim biliyosun taşıyamam”
“Seni bir daha göremeyecek miyim?”
“Göreceksin tabi ki, her zaman yanında olacağım, konuşacağızda arasıra”
Elimi uzatıp göz yaşlarını siliyorum. Bende ağlıyorum canım yanıyo.
“Ağlama benim kocaman adamım, ağlama benim güzel adamım”
‘’Ağlama güzel kadınım, saçının teline zarar gelirse dayanamam,üzülme meleğim’’
bir selpak veriyosun ikiye böluyorum sesli ağlıyorsun artık sen busun gitme kal diyorsun, seni çokkk seviyorum
Pencereyi açıyosun yoldan geçen yaşlı karı kocaya bu kadına aşığım, ben onu seviyorum diye haykırıyosun
Toprağa değiyor elim taşlı kalın kotu bir toprak hala, parmaklarımı acıntıncaya kadar sıkıyorumm, birden ürperdim sen miydin ensemden ufleyen, gözumde yaşlarla ağır ağır uzaklaşıyorum mezarlıktan kolum kanadım kırık yuruyorum arabama biniyorum, avcumda topraklar ustume dokuluyor topluyorum onları evdeki sardunyaların dibine koyacağımm.
“hoşçakal bitanem”
“hoşçakal”
Arabanın kapısını kapıyorum , yarın akşam geleceğim gene diyorsun, birkez daha arkandan bakıyorumm, çaresizliğine ağlıyorum.
Zuzum öldürme beni gitme diye bağırıyosun yine
Donuyorum acımasızca canımı yakarak eve koşuyorum
Kapıdayken gene telefon çalıyor
zuzumm seni seviyorumm, dayanamam sensizliğe
allah kahretsin bende seni seviyorum, bende dayanamam bitanem,
iyi gel yarın akşam diyorum, ikimizde mutluluktan ağlıyoruz
ÇOK GEÇ ARTIK DÖNMEKTEN SÖZ ETMEK İÇİN,
ÇOOOK GEÇ ARTIK BU AŞKTAN VAZGEÇMEK İÇİN
ÇOK GEÇ ARTIK SEVDAMIZI SÖKÜP ATMAK İÇİN
ÇOOOK GEÇ ARTIKGÜLYÜZLÜM SENİ SENSİZ YAŞAMAK İÇİN.
NE YÜREĞİMDE ACISIN NEDE GÖZLERİMDE HÜZÜN
DOLUNAYSIN GÜNEŞSİN YAŞADIĞIM HER AMA HERGÜN,
BİRKEZ BİLE KOPMADI FIRTINA İÇİMDE NE DÜN NE BUGÜN,
YA YANIMDA YADA HAYALİMDE HEP O SICACIK GÜLYÜZÜN
NASIL BIRAKIP SENİ GİT DERSİN BANA YABAN ELLERE
NASIL BAK DERSİN BAŞKALARINA SENİN OLAN BU ELA GÖZLERE
NASIL YAŞARIZ BİZSİZ TEK BAŞINA KALACAK BU GÖNÜLLERLE
NASIL NEFES ALIP VERİRİZ BİZ OLMUŞ BU KALPLERLE.
UÇURUMLAR KAPLAMADI ÇEVRENİ KORKMA
O SICACIK ELLERİN HER DAİM ELLERİMDE TASALANMA
SÖZ VERDİM SENİ SONSUZ SEVMEK İÇİN AŞKIMA
OLMAYACAK SENDEN BAŞKASI BU FANİ HAYATIMDA
ZUZUCAN
bitmez bu sevda gülümmm yitip gitmez damarlarımızda dolaşan kan aktıkça bitmezzzzzzzzs
gene nasıl çıkardın bu şiiri zuzu, guluyorum
ve son mesajlarından biri gülen gözlüm
SENDEN BAŞKA HAYATIMDA ARTIK BİRTEK MESAJ YAZACAK
NE BİRİ NEDE BİR NEDEN YOK .YA SEN YADA BENSİZ SEN.
BUDA ELA GÖZLERİMİN TOPRAK OLDUĞU GÜN DEMEKTİR
Öylede oldu zuzum, bu mesajı aldıktan 8 gun sonra seni kaybettim. ela gözlerin toprak oldu ve sensiz benlerdeyim artık
Evdeyim şimdi. Kanepeye uzanıyorum, gözlerimi kapatıyorum. Ne çok severdin bu evi, ne şık yaptın zuzum senin ruhunu yansıtıryor sen gibi şık, zarif, huzurlu, keyifli gulen bir ev burası, hiç biryerde bulmadığım huzuru buluyorum derdin, artık huzun veriyor o guzel ev zuzum, sensiz çok boş , kapıyı her açtığımda arkamdan gelecekmişsin diye bekliyorum sonra yalnızlığıma dönuyorum. Elimde toprağın, Balkona yuruyorum aldığın sardunyaların dibine serpiştiriyorum, her sabah ilk işim sardunyalara gunaydın gulum demek oluyor artık, sen gibi seviyorum onları, ay dolunay olduğunda bendesin bunu biliyorsunn artık değilmi????????
hoşçakal bitanem ben gene geleceğim
hoşçakal ela gözlüm gunun birinde geleceğim((((((((((((((
hayatının kısa olduğunu biliyormuş gibi yazmışsın bu şiiri de zuzum, angutumm, adamım,dostum, babam , bitanemmmmmmmmmmm
ne şanslıyımki seni tanıdım o son demde
ne mutluyum ki seni yaşıyorum her günümde
ne güzel ki kalbim kalbinle buluştu bu alemde
ne huzur ki yaşadım aşkı sende bu kısa ömrümde
bir abdalım aşkına
bir angutum sana
17. Ekim 2007 @ 12:51
Re: Askin soguklugu – Son pismanlik tarafindan esmer gül_gülşah
keşke bi kere onu sevmeyi deneseymiş kendisini umursamayan bir insandan sevgi beklerken onu böylesine içten seven birini reddetmiş helal valla ya olmaz bu kadar mutluluk bi kere gelir insanın ayağına kaçırdın mı….yakalamassın bence sevmeye ve sevene bakın arkadaşlar kolay gele..
9. Ocak 2008 @ 22:42
Re: Askin soguklugu – Son pismanlik tarafindan rukiye
yazik, çoçuğu öldürdü en sonunda
26. Ocak 2008 @ 12:37
Re: Askin soguklugu – Son pismanlik tarafindan AYŞE
AY KIZ TAM BİR … KIZIM MİLLET BU AŞKI ŞU AN MUMLA ARIYOR SEN İSE ELİNİ TERSİYLE İTTİN…. ŞİMDİ ÇOCUĞUDA ÖLDÜRDÜN ŞİMDİ İÇİN RAHAT ETSİN TABİ VİCDAN AZBI DUYMASSAN:s:s:s:s
28. Ocak 2008 @ 11:21
Re: Askin soguklugu – Son pismanlik tarafindan kalbim_yanaiyor
bunlar sana yazdigim son satirlar…
son bir kez benim sana yazdigim siralari okuyucaksin…
bu son haber benden sana…
canim bilirim aldirmazsin hicbirseye ne sevgiye nede hislere
simdi elimde bir sigara var bugun cok ichtim bilirim kizacaksin ichme demishtim digeceksin…ama ben yine ayni cevabi verecegim dertliyim …
SON KEZ BU KALB DERDINLE DOLU…
bu kez satirlarimda seni ne kadar sevdigimi yazmayacagim…
artik degishtim ben..
senin umursamaz tavirlarindan biktim Serserim…
takmiyorum artik bende seni…
umarim seni benden cok seveni bulurusun dikat et serserim seni benden cok seveni bulunca boynuzlamasin seni…
bu yazdiklarim farkli degil mi…
anladim artik umursamiyosun beni…
sen beni yiktin oldurdun be serserim..tum geceler kanadi
yuregim durmadan…gozlerim doldu aglayamadim…
ben artik bu acilarin getirdigi mutsuzluga guluyorum…
yaziklar olsun sana serserim bukadar degersizmiydi sevgim…
biliyorun ben seni cok sevdim..
bunlar sana son satirlarim ister sil ister baskalarina okut dalga gec yada icip icip agla…ama sunu unutum bunlar son yazdiklarim…
bundan sonra yazar mezar tasina bir olusun artik sen hatirlarimda…
nie seni seviyorum dediginde kimse inanmiyo illa olmek mi gerekiyo eywallah bende askim icin olurum madem sende ozaman inancan ertan benden cok seveni bulursun insallah…
16. Subat 2008 @ 19:44
Re: Askin soguklugu – Son pismanlik tarafindan Birisi
Arkadasim bir askin bitisi elbetteki cok uzucu…
Ama intihar olumu dusunmek.. Son care bile olsa.. Asla dusunulmemeliii
17. Subat 2008 @ 01:15
Re: Askin soguklugu – Son pismanlik tarafindan merve
aslında kız suclu bunu kabul edıyorum ama sız olsanız sevmedıgınız bı ınsana nasıl yaklasırdınız:?????*???
11. Haziran 2008 @ 17:06
Re: Askin soguklugu – Son pismanlik tarafindan berrin
Burnu bir karış havada, gözü yükseklerdeydi ben onu sevdiğimde.
Hele hele benim aşkımı yerden yere vurup, nasıl kırmıştı kalbimi zalim.
Dudaklarından dökülen acı sözleri; öyle ki, bugün bile unutamadım.
Ne tebessümdü o, zehirden beter.
Her olayda içim paramparça, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı olurdu.
Yorgun düşerdim onsuz geçen, onunla dolu, koyu siyah gecelerden.
Pişmanlıktan kendime lanetler eder,
Sevgimi söylediğim günü düşündükçe,
Kaleme sarılıp yazardım ona nefretin aşkla kucaklaştığı o uzun mısralarımı.
Derdim ki; alın yazımdı, onbeşimin çocuksu aşkıydı.
Nasıl da gülerdi canı istedi mi…
En anlamlı bakışlarıyla önce ümitlendirir,
Ardından bir uçurumun kenarına yapayalnız bırakır giderdi.
Ben çaresiz, ben yorgun, ben bıkkın bu sevdadan.
Ah bilirdi o insafsız, diri diri yanardım o böyle yaptıkça…
Şubatın buz gibi kasvetli soğuğunda; onda ne bulduğumu bugün bile bilemem.
Ama o günlerde hayatımın amacı, varolma gibi gelirdi bana.
Çocukluk mu, yoksa gençliğimin safça tutkusu muydu bu kölesiye bağlanış,
İçten içe kopan fırtınalar, bu delice yakarış?
Kimbilir, belki de sevilmeye muhtaç bir kalbin bitmek bilmeyen kaprisi…
Ondan hiçbir şey istememiştim.
Sadece sevgi…
Evet, şimdi yıllar sonra ben, onu düşünüyorum ilk defa kucağımda resimler, hatıralarla.
Hava yine soğuk, yine kasvetli gözleri gözlerimde yine sevgi, derin yüreğimde.
Unuttum sanırdım, meğer aldanmışım, ağladım saatlerce.
Bu onun \\”ölüm yıldönümü\\”dür.
17\\\’sinde toprakla kucaklaşan, o zalimin hikayesidir anlatılan.
Bir melodidir kırık, umutsuz…
Doldururken sensizlik o an odayı gönlüm hala boş, kafam yine dumanlı.
Bir feryat yankılanmıştı acı dolu tam 15 yıl önce bugün bomboş kırlarda.
Deli gibi koştum sınıfa, sırası boştu.
Benim kadar çaresizdi her köşe.
Kendi kendime konuşarak yaklaştım sırasına;
\\”Sen ölemezsin; canımsın, sevgimsin, emelimsin…
Dileğince nefret et, alay et duygularımla ..
Kızmam sana …
Ama ne olur bir yalan olsun, acı bir şaka.
Evet, evet beni üzmek için yapıyorsun.
Herşeyini özledim…
Allahım son defa göreyim yeter bana\\”
Bu sensiz yakarış defalarca sürmüştü…
ta ki, ölümün o sinsi kokusunu içimde duyana kadar.
Hıçkıra hıçkıra ağladım, sıraya kazıdığın ismini öptüm.
Sonra, ona ait birşeyler bulmak için aradım her köşeyi…
Yalnızca buruşturulmuş bir sayfa, rengi solmuş.
Yazı, onun yazısı.
Bir mektuptu, özenilerek yazılmış, belki de çok emek verilmiş her satırına…
Çok şaşırdım, mektup bana hitabendi.
Korkakça, kaybolmasından korkarak,
Acıyla okudum her cümleyi kalbimde büyüyen bir özlemle…
Hele hele o ilk satırı…
Öyle ki, bugün bile unutamam, okudukça ağlarım.
\\”İnsan sevdiğini yerden yere vururmuş bir tanem, AFFET BENİ !!!…\\” böle bişeydi benm yaşadığım
13. Agustos 2008 @ 13:04
Re: Askin soguklugu – Son pismanlik tarafindan seyma
ewt
13. Agustos 2008 @ 13:06
bu kizlar hep bole once yapar sonra pisman olurlarr :)) nedir bu kizlardan cektigimiz bilmiyorum ama bole sevmeyi bende isterdimde bole sevilecek kiz nerde